Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey, milletimizin takdir ve taltifine hak kazanmış müstesna bir dava ve siyaset insanıydı.
Fani hayatını, faziletli gönlüyle ülkesine, milletine ve ülkülerine adamıştı.
Türkiye’nin çetin ve zorlu dönemlerinde taviz ve teslimiyete düşmeyen sağlam ve sağduyulu bir mizaç haklı mücadelesine ve haysiyetli fikri muhtevasına tam olarak hakimdi.
Merhum Türkeş Bey tehlikeler karşısında sarsılmayan duruş, tehditler karşısında zaaf göstermeyen şuurdu.
Milli ve manevi değerleri rehberi yapmış, Türk siyasetini zamanlar üstü bir perspektiften, tarih ve kültür prizmasından kavramayı başarmıştı.
Tarihten geleceğe giden yolculuğun son yüzyılında söz sahibi olmuş Türk milliyetçilerinin ve son 54 yılına damgasını vurmuş Milliyetçi Hareket Partisi’nin öncelikli mücadele maksadı ve varlık nedeni, kahramanların taşıdığı milli bekanın kopartılmadan devamını sağlamaktır.
Bu sorumluluk, büyük Türk milletinin elden ele taşınan mukaddes bir emaneti ve her neslin diğerine devretmek zorunda olduğu bir ecdad yadigârıdır.
Merhum Türkeş Bey’in aynen söylediği, “Emanet olunan davayı kucakladım. Hiç arkama bakmadan, tereddütsüz, hiçbir şeye aldırmadan yürüyorum.” sözleri bu tarihi sürecin devamlılık içindeki gelişmesi ve genişlemesidir.
O, tarihten ilhamını alarak gözlerini geleceğin ufkuna dikmişti.
Gafil yönetimlerin elinde zayıflayan ve zedelenen milli kimliğin farkındaydı.
Töreden uzaklaşma ile tahrip olmuş esenliğin kaygısını taşıyordu.
Basit çıkar kavgalarıyla, mütemadi operasyonlarla, karanlık oyunlarla elimizden kayıp giden coğrafyaların görkemli anılarını kalbinde hissediyordu.
Düşülmüş tuzakları, yazılan habis senaryoları, suikasta uğrayan millet varlığını, buna rağmen tarihin pek çok döneminde Türklüğün kabuğunu kırıp bayrak gibi yükselişini biliyor ve özümsüyordu.
En önemlisi, başkalaşma, yabancılaşma ve yozlaşma ile bozulan değerlerin ve kaybedilen özgüvenin karşısındaki yegane ve aşılması imkansız hisardı.
Kabul edilmelidir ki, içinden geçtiğimiz tarih aralığında Türkiye ve Türk milleti, milli bekasının devamı konusunda tarihinin en kritik dönemlerinden birisi ile karşı karşıyadır.
14 Mayıs seçimleri bu açıdan bir eşiktir.
Cumhuriyet’in kuruluşundan 6 yıl önce doğan Türkeş Bey’in siyasi mücadelesi ve emanetleri çok şükür 100’üncü yıla erişmiştir.
Önümüzdeki Türk ve Türkiye Yüzyılı da cumhurun iradesiyle Milliyetçi Hareket Partisi’ni beklemektedir.
Merhum Türkeş Bey, geçmişi analiz edip geleceğin ilkelerini belirlerken yaptığı gibi, Milliyetçi Ülkücü Hareket:
√ İhanetlere karşı dikkatin,
√ Hilelere karşı uyanık duruşun,
√ Bozgunlara karşı tedbirli olmanın,
√ Ayrılıklara karşı birleşme hasletinin,
√ Çürümeye karşı öze dönme azminin,
√ Zillete karşı milletin yanında olmanın izinden ve yolundan hiç sapma göstermeyecektir.
Milli birlik ve kardeşliğin simgesi dün olduğu gibi bugün ve gelecekte de Türk ve Türkiye sevdalıları olacaktır.
Zira Türkeş Bey’in çağrısı ve fikri çehresi de buydu.
Partimizin 1969 yılında kuruluşu ile milliyetçilik, yalnızca bir aydın hareketi olmaktan çıkmış, Anadolu’da millet evlatlarının gönlüne yerleşerek hem siyasallaşmış, hem de toplumsallaştırmıştır.
Milletin ve devletin her alandaki temel sorunları düşünce kalıbına oturtulmuş ve çözüm yolları önerilmiştir.
1980 sonrası süreçte cebren kesintiye uğrayan siyasal hareketimiz, kurucusu Türkeş Bey’le tekrar toparlanmış, Türk milliyetçiliği kaldığı yerden onun ve dava arkadaşlarının kılavuzluğunda yeniden yola çıkmıştır.
Bütün engellere rağmen milliyetçilik, bir siyasi proje olarak halka ulaşınca vatandaşlarımızın partimize olan ilgisi artmış ve siyasi bir kurum olarak Milliyetçi Hareket Partisi, millet sinesinde sağlam ve sarsılmaz bir zemin bulmuştur.
Merhum Türkeş Bey yolundan hiç dönmemiştir.
Hiçbir menfaat vaadine aldanmamıştır.
Satanlardan, korkanlardan, yılanlardan, yorulanlardan, ilk zorlukta vazgeçenlerden hiç olmamıştır.
Bu vasfıyla partimizin kurucu liderliğini onurla sahiplenmiştir.
O, inanmış ve davasına sevdalı bir yürekti.
O, Türkiye’nin en çalkantılı devirlerinde istikrar ve ümit ışığıyla çevresini aydınlatmıştı.
Ona gönül ve vefa borcumuz ziyadesiyle fazladır.
İki eseri olan Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları da kutlu varlığını, mutlak devamlılığını, Türk milletine hizmet aşkını sonuna kadar sürdürecektir.
Hiçbir mütecaviz ve melanet komplo davamıza, dava arkadaşlarımıza, milletimizin tarihi yürüyüşüne zarar veremeyecektir.
Çünkü inancımız ve irademiz sadece bu çağla ilişkili değil, Türk tarihinin her dönemindeki yaşanmış muazzam hatıralarla mündemiçtir.
Vefatının 26’ıncı yıl dönümünde Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Beyi, aziz şehitlerimizi, tarih boyunca, vatan ve millet sevdası ile can veren muhterem ecdadımızı; bu değerler uğruna hayatlarını kaybetmiş ülküdaşlarımızı bir kez daha rahmet, minnet ve şükran hislerimle anıyorum. Hepsinin mekanı Cennet, ruhları da şad olsun.
Allah hepsinden ayrı ayrı razı olsun.